Kayıtlar

Resim
Dolap Direksiyonları ve Katlanılabilir Kütüphane    Bugün günlerden salı. Yine başka bir kütüphaneyle karşınızdayım. Gittikçe ilhamımı geri kazandığımı düşünüyorum. Yeni başladığımdan beri araya biraz zaman girdi fakat eğer isteksiz yazarsam yazdıklarımı beğenmeyeceğimi biliyorum. İstekli olduğum anlardan birini yakalamışken Fransız Sarayı Kütüphanesini ele alabilirim diye düşündüm.     Öncelikle derslere girmediğimiz için şanslıydık. Türkçe projemizi yöneten hocalarımızla okulun girişinde buluşup hiç vakit kaybetmeden yola koyulduk. Bildiğiniz üzere İstanbul trafiği ilgisini bizden esirgemedi. Güneşle birlikte uyandığım için kafamı cama koya  koymaz uyuyakaldım. Arkadaşlarım da benden farksız değildi. Servisin sert freniyle sıçrayarak uyanmasam kim bilir kaçıncı rüyamı görüyor olurdum. Aceleyle servisten indik ve dar bir sokağın başında durduk. Bütün yol boyunca rüyalarda gezip uykuyla dostluğumu pekiştirdiğim için tam olarak nerede olduğumuzu bilmiyordum. Yeni uyanmışlığın verd
Resim
Uçurtmanın Kuyruğu     Bugün günlerden pazar. Türkçe projemiz çerçevesinde başladığımız kütüphane yazılarının ilkine adım atıyorum. bu yazımda sizlere Özgen Berkol Doğan Bilim Kurgu Kütüphanesi'nden bahsedeceğim. Fakat ondan da önce Özgen Berkol Doğan kimdir, onu bir öğrenelim derim.     Özgen Berkol Doğan 29 Temmuz 1980'de doğmuş,Robert Koleji'nden mezun olmuş, Boğaziçi Üniversitesi'nde okumuş,  Michael Hamilton Bilim Ödülü'nü kazanmış genç bir fizikçiydi. Maalesef kendisini 29 Kasım 2007 tarihli Isparta'da meydana gelen uçak kazasında kaybettik. Genç fizikçiyi anmak adına Kadıköy Moda'da bir kütüphane açıldı. İşte ben sizlere bu kütüphaneden bahsedeceğim.     Öncelikle dar bir ara sokakta dümdüz yürüdüğünüzü hayal edin. Sol tarafınızda binalar endamlarıyla dikilirken yolun diğer tarafında arabaların sokağın sonuna kadar tek bir kırkayakmışcasına dizildiğini düşünün. Kum rengi, beyaz, açık sarı binaların yanı sıra siyah denilebilecek kadar koyu kahve
Geri Dönüş   Bugün günlerden çarşamba. En son yazdığım yazının üstünden aylar geçti. Araya koca bir yaz tatili girince insan kendini kaybediyor. Biraz da dürüst olursak kendimde yazacak cesareti bulamıyordum.  Şimdi bile bu cümleleri yazarken zorlanıyorum, bir harfe basmadan önce dakikalarca düşünüyorum. Dediğim gibi en son yazdığım yazı aylar önceydi ve o zamandan bu yana çok şey değişti. İlhamımı geri kazanmam biraz zaman alacak gibi görünüyor. Sonuçta bu güzel geri dönüşün ardından bloğuma şöyle bir göz attım ve kendimi doğru düzgün tanıtmadığımı fark ettim. Yeni ve temiz bir başlangıç yapmanın en iyi yolunun kendimi tanıtmak olduğunu anlayınca, attım kendimi geçmişin acılı tatlı anılarına.   Benim adım Doğa Berçin Öztürk. 16 Nisan 2002’de, Eskişehir’de doğdum. Küçük bir şehirde doğmanın avantajları boldur. Çocukluğum sokaklarda bisiklet üstünde, dizlerim kanayarak geçti. İlk arkadaşlarımı orada edinip, ilk kavgamı orada ettim. İlkokulu ve ortaokulu orada bitirdim. Oralarda bir
Resim
Üçlü Klasik'ten Bir Gezi     Bugün günlerden cumartesi. Okulumdaki tüm hazırlık sınıflarının Fransa'nın farklı bölgelerine gitmesinin üstünden bir hafta geçti. Biz ise -biz derken hazırlık B ve C sınıflarından bahsediyorum- Fransa'nın doğusunda kalan Alsas bölgesine gittik. Sizlere biraz bu bölgeden bahsetmek istiyorum.  Alsas; leylekleriyle ünlü, gerek eski binaları, gerek derin tarihiyle muhteşem bir bölge. Cennet diyebileceğim bu güzel bölgede Strasbourg, Colmar ve Mulhouse adlı şehirleri gezdik. Bir tane bile gökdelen görmediğime yemin edebilirim. Bazılarımızın gelecek ve gelişmişlik adına yaptığı yüksek, bana kalırsa birer canavardan ibaret olan binalara inat eski tarihini yaşatan, rengarenk evlerle süslenerek bilinçsiz moderniteye karşı gelen bu muhteşem bölgeyi takdir ediyorum.    Gezimize gelecek olursam muhteşem şeyler keşfettiğimizi söyleyebilirim. Yazımın en başında her ne kadar Fransa'ya yapılan bir gezi desem de bizim grubumuz aynı zamanda İsviçre
Bir İnsan'ı Görmek      Bugün sizlere okulda yaptığımız bir etkinlikten bahsetmek istiyorum. Birkaç hafta önce Türkçe dersinde düz yazılardan biyografiyi işledik. Hocamız bizden tanıdığımız birinin biyografisini yazmamızı istemişti. Ben ne kadar düşündüysem de bulamadım. Daha sonra aklıma dedemin biyografisini yazmak geldi. Kağıdı önüme, kalemi elime aldıktan sonra dedem hakkında çok az şey bildiğimi fark ettim. Hemen annemi aradım fakat anneannemin bana daha çok yardımcı olacağını söyledi. Anneannem ise hasta olması nedeniyle yardım edemedi. O da beni annemin amcasına yönlendirince başka çarem kalmadı. Ertuğrul Amca ile konuşurken bir plan çıkarttım. Bu planın yanında annemden de diğer detayları alınca her şey tamamdı. Başladım yazmaya. ----- 9 Eylül 1940'ta, Isparta'nın merkezinde küçük, şirin bir evde doğdu. Annesi ev hanımı olan Saadet  ve Türkiye'nin ilk inşaat mühendislerinden olan babası Salih ona Erol ismini verdiler. 3 erkek kardeşin en büyüğüydü. Orta
Resim
Kedi Cenneti     Bugün günlerden cumartesi. Güzelim 1 haftalık tatilin sonu. Açıkçası tatilimi biraz kötü geçirdim diyebilirim. Pazar günkü doğum günü yağmurları dolayısıyla hasta olup üç gün boyunca evde umutsuzca yattım. Ateşim sanki bir volkanın içine düşmüşçesine yükseldi. Ciğerlerimden çıkan ses motordan farksızdı. Doktora gidince ciğerlerimi üşüttüğümü öğrendim ve kendimi annemin sayısız ve sıkıcı öğütlerine hazırladım. Annemin haklı olduğunu farkındayım ama yine yağmurun altında iskelede eğlenir misin deseler yine yapardım. Bu arada ciğerlerimden hala bir motor gaza basıyormuşçasına ses çıkıyor. Hastalığın kırgınlığını bu gün atlattım diyebilirim. Fakat iyileşmeme yardımcı olan etkenler vardı.    Eskişehir'e gidip de eski arkadaşlarımı görmezsem olmazdı. Onları neredeyse 1 aydır göremiyordum. Bugün için buluşma planı yaptık. İstanbul için kesinlikle yetersiz fakat Eskişehir için en uygun toplu taşıma aracı olan tramvaya bindim. Osmangazi Üniversitesi'nden gelen
Resim
5 Kişi , Doğum Günü ve İskele Bugün günlerden pazatesi. Normal bir pazartesi olsaydı azap çekeceğimi itiraf ediyorum ama bir haftalık bir tatilin başlangıcı olunca yüzümden gülümseme eksilmiyor. Dün benim için önemli bir gündü. 16 Nisan. Tahminimce siyasetçilerin ağzından duyduğunuz o çok önemli 16 Nisan'ı refera ndum seçimi nedeniyle önemsediğimi düşüneceksiniz. Tabi ki referandum da önemliydi fakat yanıldığınızı söylemek zorundayım. Dün, yıllar önce Amerikalı bir havacı olan Harriet Quimby, Manş Denizi'ni uçarak aşan ilk kadın oldu. 3 ay sonra ise yaptığı gösteride uçağı yere çakıldı ve hayatını kaybetti. Evet bu bilgi doğru fakat sizi kandırdım. Aslı sebebi dün benim doğum günüm olmasıydı. Her zamanki gibi sabah kalktım, gündelik işlerimi halledip arkadaşlarımla buluşmak üzere dışarı çıktım. Bir önceki gün, yani cumartesi, en yakın arkadaşım olan Cansu ve bebeklik arkadaşım olan Arda ile plan yapmıştık. Güya ben fark etmeden bana bir doğum günü partisi falan yapacakların